Trend

Tüm Ateistlere teşekkürler

İçimizde hiç ateist var mı bilmiyorum ancak, Tüm Ateistlere teşekkür ederim.

Saygıyla uzun bir süredir ateistlerin sorularını yayınladığı youtube videolarını takipteyim, 🙂 ancak henüz Allah’ ın varlığını inkar etmiş değilim.

Aksine daha çok Allah’ a inanmaya başladım. İnsan zekası kullanılmadığı taktirde çöptür. Zaten insan temel anlamda bir cesettir. Sorgulamadığı taktirde yaşamasının, yani varlığının bir anlamı da yoktur.

İnanın bana, yapay zeka bile sorguluyor. 

🙂 yapay zeka gördünüz mü hiç. 

🙂 filimlerini bari izleyin. Yakında onu da reel hayatta göreceksiniz, hazır olun. ve bir yapay zekanın bile ilk sorduğu soru “beni kim yarattı”.

Çünkü var olan her şey varlığının yaratıcısını sorgular. Bu benim acizane fikrim; Allah ta bunu sormuş olabilir mi? varım ancak neden başka kimse yok. ve ben Allah isem neden kimse beni bilmiyor.

Herkes nerede?… Neden Ben Tekim?.. Ben Kimim?

Hayır o bu soruları sormuş olamaz çünkü hakikatin ta kendisi zaten o. Her şeyi zaten ezelden ve tüm çıplaklığı ile bilen Tek üst akıl o.

Ancak “Bilinmek istedim” diyerek açıkça belirttiğini söylemeliyim.

Zaman boyutunda düşünürsek asla Allah ı anlayamayız. Zamandan münezzeh olmak ne demek ? Önce bu kavramı iyice bir anlamalıyız, zira başka türlü Allah gerçeğini kabul etmemiz imkansızlaşır. “Ya Varsa” diye korkudan Allah a inanılmaz. İnanmış olmak için inanmak cidden büyük cehalettir. Bu mantalite ile hiç bir yere varılmaz.

Seviyorum bu konuları araştırmayı. Evrenin sırlarını çözebilecek kapasitedeyiz bence. Evrende her şey matematik kurallarına göre işliyor. Bu matematiği belli bir ölçüde çözdüm. Merak eden herkesinde sabırlı olduğu taktirde evrenin yasalarının işleyiş mantalitesini anlayabileceğini düşünüyorum.

Sırf kaderin işleyiş mantalitesini anlamak için astroloji öğrendim. Çünkü cidden 3 yıl önce (2015 yılı) başıma öyle şeyler geldi ki, Allah a inancımı kaybetmek üzere sınıra dayandım. Kötü bir şey yapmadığım halde, Satürn tokadı tamda ensemde aniden bitivermişti. 🙂

Sanırım bu tokat ben kötü bir şey yaptığım için ceza anlamında değil de, Çalışırken bir köşede sürekli oturup “Senfoni Rock” dinlemeyi bırak ta, acık evreni araştır diye bana atılmıştı.

Kaderin birçok fiskesini kötü bir şey ettiğimiz için değil, ondan daha beteri olan, hiç bir şey edemediğimiz için yiyoruz maalesef…

Ve işte şuan karşınızdayım. İnanın bana 3 yıl önce Satürn tokadı vesilesi ile bunalıma girmiş olmasaydım, şuan sizlere bu konulardan bahsediyor olmayacaktım. İnanın böyle bir planım hiç olmadı. Taa ki astroloji öğrenip kendi kadersel gerçeğimi, kendi gözlerim ile görene kadar…

Ben Aslında mobilya tasarımcısıyım. Tamamen hayal gücüm ile kendimi bildim bileli çalışan bir kişiyim. Neden çünkü neptün 10 evde. 

🙂 Kendi Ar-Ge firmam var ve çalışırken tek yaptığım şey “Senfoni Rock” dinlemek. :)Bunun nedeni ise, ASC kavuşum olan venüs’ ümün Neptün ile sextile açısı..

Çalışma hayatıma belki inanmazsınız ancak 1993 – 1994 yılları arasında yani 13 yaşında başladım. O dönemlerde bir tiyatro grubunda yer aldım ve ilk paramı o dönemde kazanmıştım. ilginç olan şu ki, bu da astroloji haritamda gayet net belirgin durumda. 

🙂 hem de tarihine kadar… bunların hepsi tesadüf olamaz. ya da şöyle mi demeliyim; yer yüzündeki en akıllı şahıs dahi beni artık tesadüflere inandıramaz.

O dönemlerde Çanakkale / Biga da ve tüm Türkiye de bir Radyoculuk furyası vardı, bilirsiniz. Her ilde ve ilçelerde radyolar kuruluyordu. Bir radyonun sahibi, bu bizim oynadığımız tiyatroyu izlemeye geldi ve mikrafonda konuşacak cesareti yerinde olan yırtık birilerini aradığını belirtti. 

🙂 Tiyatro grubumuzdaki 3 çılgın ve yırtık arkadaşım ile beraber bu radyoda DJ olarak çalışmaya başlamıştık. Ne günler di yahu. Hey gidi günler hey… !!!

Şuan 13-14 yaşındaki çocuklara bakıyorum da ben neler yapmışım böyle ya.. 

Merkür retrosundayız ya, eskilere gidiyor elim yazarken sürekli. 🙂

Sonra Radyo iş hayatıma 2 yıl daha devam ettim. Çünkü Hülya hanım ile radyoda tanışmam gerekiyordu. Ona başka türlü ulaşamazdım. Tanışamazdım. ve 18 yaşında onunla evlendim. ve bu da horoskop haritamda net bir şekilde kodlanmış durumda olması en ilginç olanı. :)Onun ile karmik süper bir bağlantımız var. Yani onu sonsuzluğun ötesinden beri tanıyormuşum. Ona evliliğimizde çok çektirdim, pek mutlu bir evliliğimiz olmadı ancak kazmalığımı ve kütüklüğümü astrolojiyi öğrendikten sonra net anladım. son 3 yıldır valla süper bir evliliğimiz var allah nazarlardan saklasın. 

🙂 Astroloji nelere kadir yahu 

Bu kadar ilginçlikten sonra ikna olmamak elde değil. Allah zaten var dı, bunu biliyordum ancak birilerinin dediği gibi bu astroloji fal değildi. Çünkü bana çözüm sunuyordu.

Bu anlattıklarım size vızıltı gibi geliyor olabilir. 

🙂 ancak beni hakikate götüren ilk adımlarımdı, tüm samimiyetim ile belirtiyorum ki, ilk adımlarım aynen bu şekildeydi. Yani çok yalın ve çok basitti. Aslında hakikat perdeler ile gizlenmiş durumda değil. Neredeyse burnumuzun dibinde duruyor diyebilirim.

Peki beni astrolojiye ilk iten şey neydi…

Bundan 3 yıl önceydi, Kanlı bir dolunay akşamıydı, hiç unutmam, dışarıda yağmur sesini net hatırlıyorum. Bunalıma düşmüştüm. işler dilediğim şekilde ilerlememiş ve ortaklarım bana komplo kurup emeklerimi çarçur etmişlerdi. 

🙂 aynı Türk filmlerindeki senaryolar ile karşı karşıyaydım. Yani bildiğiniz emeğimi çalıp kıçıma tekmeyi vurmuşlardı. 

🙂 Sonra sürekli tasarladığım ürünlerin benzerlerini yaparak emeğime bizim tabirimiz ile çakmaya devam ettiler.. 🙂

Türkiye de patent konusu pek işlemiyor. Çözümü biz kendi aramızda samimiyetimiz ile çözmüştük, ancak samimiyet te bir yere kadardı. Paranın fazlası bazı insanları bozuyor muydu neydi. ? Bunu o gün net anlamıştım. Samimiyet garantisinden Başka bir çözüm yoktu. Bu tehlike ile sürekli ne kadar daha uğraşabilrdim ki…

Birde, (sansürlemek zorundayım) evidxxxa denilen alışveriş sitesi bu tarz çakma çırpma mallara sinek gibi konuyordu. Herkes n11 gibi profesyonel değil di ki.. xxxx Tam bir Bit pazarı gibiydi. ve emeklerimiz bit pazarında çarçur ediliyordu. Ben bu kadar insafsız karakterler ile, iş birliği yapmış bir zihniyet ile aynı anda tek başıma daha ne kadar dayanabilirdim ki?

Elimde bana güvenen ve bir dediğimi iki etmeyen 9 firmam kalmıştı, ancak yaptığım tüm ürünlere arkası arkasıya kendi eski ekip arkadaşlarım çakıyor, sabah uyandığımızda xxxx nın manşetinde bizim tasarımlarımızın bedava verildiğini izliyorduk.

Çok çaresiz bir şekilde kendimi çalışma alanıma kilitlediğimi çok iyi hatırlıyorum. Ofisim evimin üst katındaydı ve eşim sürekli ara ara gelip kontrol ediyor, bunalım seviyemi ölçmeye çalışıyordu. Bana seni psikiyatıra götürelim aşkım dedi, ben eşimi kaybetmek istemiyorum dedi. Belki erken müdehale işe yarar dedi. sakinleş artık tantanaları ile yolumu belirlemeye çalışıyordum, ancak tüm kapılar çıkmaz sokaktı.

Eşim hülya hanım, en son gelip beni kontrol edip, geri gideli 2dk olmuştu. Bu sonsuz derinlikteki Çıkmazdan çıkmalıydım, psikiyatıra gidip, antidepresan müptelası olmak istemiyordum. Çünkü tanıdığım hiç kimse psikiyatıra gidip tedavi olamamıştı.

Akıl sağlığımı düze çıkarmam lazımdı, çünkü tek sermayem aklımdı. Ben hayatım boyunca hayal gücüm ile para kazanmıştım. ve o an tek gerçek şuydu ki, Kendi başıma bu kabusun içinden çıkmam lazımdı. O an odanın içinde volta atmaya başlamıştım. Düşünüyordum. Dedim ki , içimden “Allah ım ben sana kötü bir kul olmadım. En azından şuan için hatırlamıyorum. Neden beni bu şekilde cezalandırıyorsun.” neden ? neden ? ve nasıl çıkmalıyım ? derken, O an dikkatimi çeken bir şey oldu…

Ben sanırım 3 aydır sürekli aynı şarkıyı dinliyordum. yani; Nightwish (Gece Dileği) grubunun “EverDream” isimli şarkısını dinliyordum. İnanın bana ciddi söylüyorum, o anı hiç unutmam, kesinlikle bilinçsiz bir şekilde sürekli ben bu şarkıyı neden dinliyordum. Şarkının birçok nakaratı vardı. O an bir nakaratı birden bire o güne kadar hiç ilgimi çekmediği kadar dikkatimin üzerinde yoğunlaştı.

Would you do it with me

(Var mısın benimle)

Heal the scars and change the stars

(Yaraları iyileştirmeye ve yıldızları değiştirmeye?)

Bu sözleri çat pat ingilizcem ile çözüyordum. ancak yinede emin olmak için translate ettim. inanın bana ne yaptığımı bilmiyordum. ipler tamamen kopmuştu sanırım. Sonra birden dikkatim yıldızlara döndü. dedim ki benim yıldızım düşük sanırım. 

🙂 peki dedim yıldızım düşük se nasıl bunu halledebilirim. google ye sordum önüme bir astrolog çıktı. Birden nasıl oldu anlamadım ancak 3-4 gün boyunca astrolojinin içinde buldum kendimi. Kendi başıma 4 gün içinde astrolojinin mantalitesini çözmüştüm. Birçok forumu takip altına aldım ve birçok kitap sipariş etttim.

O an Aradığım tek şey, ben neden bu sendromun içindeydim. ve o an astrolojiden başka bana yardımcı olabilecek elle tutulur bir yardımcım da yoktu. Tek yardımcım hayat arkadaşım hülya hanımdı oda zaten beni psikiyatıra götürmekten yanaydı. O an hayatımda ilk kez düşünmeden kararlar almaya başladım. 6-7 ay sürdü bu hareketlilik, sonra baktım ki ben artık astroloji biliyorum, kendi haritama bakarak kendi gerçeğimi gördüm ve dedim ki, ben bu astrolojiyi kendi işimin içine monte edebilir miyim? yani sonuçta mobilya tasarımcısıyım ve ürünlerime patent alsam dahi türkiye cumhuriyetinde patent kanunları pek işlemiyordu.

Madem ki texas ta yaşıyorum kovboy olmalı ve silahı ilk çeken ben olmalıydım. mantığı ile astrolojiyi işimin içine monte ettim. Asıl amacım; bizim ile çalışmak isteyen firmaların asıl yüzlerini ve kadersel gerçekliğini görmek ve tedbir alıp en başından çalışıp çalışmama kararını vermek içindi, ancak sonra benim astroloji fikrim, tasarım fikirlerimden daha çok tuttu ve şuan karşınızdayım… 🙂

işin en ilginç olanı bu olayda tarihi tarihine kadar horoskop haritamda belirgin durumda kodlanmıştı.

Tam Proje isimli firmamı, astrolojiden vakit ayıramıyorum diyerek hayatımda belki 3 kez gördüğüm, ancak online olarak bana tasarım ve ar-ge desteği veren ekip arkadaşıma içindeki müşteriler ile beraber hiç bir karşılık beklemeden devrettim. Benim kıçıma o gün tekme atanlar, şuan büyük bir çıkmazın içinde bulmaca çözüyor. Bit pazarına kar yağdı, bizim horozlar ötmez oldu. 🙂

Hayat acayip bir serüven arkadaşlar… Bazen, “sen bitti dersin ancak her şey daha yeni başlıyordur.” Farkında olmayı başaramazsanız acı çekersiniz ve hatta intihara bile gidebilirsiniz.

Herkes şu soruyu sormalı önce.

Ben kimim ? gerçekten olduğunu sandığın kişi misin sen?

Ya değilsen. ?

İşte nereden nereye…

Ataistlere teşekkür etmekten bakın taa geldik nerelere, şimdi gene oraya gelelim. Ben aslında onlara teşekkür edecektim. Neler yazdım inanamıyorum. 🙂

Yahu şu 3. evimdeki chiron yok mu chiron yine yaptı yapacağını 🙂

Ateist arkadaşlara teşekkürler, Sorduğunuz tüm sorular, beni bambaşka dünyalara açılmama vesile oluyor. Belki size benim kadar kimse samimi teşekkür etmemiştir, tüm samimiyetim ile ben teşekkür etmek istiyorum size. Ancak yinede sizlerden uzak yaşamayı tercih ettiğimi belirtmek istiyorum, frekanslarımız zıt çünkü. 🙂

Siz ateistler olmalısınız. Olmalısınız ki sizin türeteceğiniz sorulara bizler cevap ararken, sırları çözebilelim. Biraz bencilce gelebilir ancak bulduğum cevapları sizlere anlatıp zaman kaybetmek pek istemiyorum. 

🙂 Zaman, cevap vererek tartışma çıkarıp saçmalığın içine sürüklenmekten daha çok kıymetli. bu yüzden sadece teşekkür etmek istedim. Sadece şunu bilin, Evrenin yasaları bu şekilde işliyor. Denge var bu evrende +1 var -1 var. yani her şey zıttı ile var olmak zorunda. Sen neyi seçtiysen terazinin o tarafındaki görevini yapmak zorundasın.

Birileri soru sormalı. Birileri de sürekli aramalı. Her arayan bulacak diye bir garanti de yok, ancak bulanlar sadece soru arayanlar değil çözüm arayanlardır.

Neden peki?

Çünkü inanmış ve inancına teslim olmuş bir kişi asla soru sormaz. Soramaz. inandıysan konu kapanmıştır.

Evrende birilerin soru sorması gerek. Diğer birilerinin de cevap arayarak, evrenin sırlarını çözmesi gerek.

Çünkü “Allah bilinmek istedim” diyor.

Ancak bizler daha Allah ın yarattığı evren sistemini bilmiyoruz ki Allah ı nasıl bileceğiz. Bizlere düşen Hamsoftalık etmemektir. Her ne kadar hamsoftalık etmemek lazım gelse de birilerinin Hamsofta olması gereklidir.

Denge var bu evrende, önce bunu idrak etmeliyiz. Her şey zıttı ile varlık kazanabilir. Zıttı olmayan her şeyin değeri ve özgül ağırlığı sıfırdır.

Peki ben kimim? ben sadece çözüm arayan birisi olarak yola çıktım, artık çok ağırlık yapıyor, bu benliğimden nasıl sıyrılmalıyım ? 

🙂 Daha derin de ne var, hep bir merak içindeyim..? Ve Hakikati ilk Aradığım günden bugüne çok şey buldum ve bu heyecan ile daha Derine inmek isteyecek kadar azıtmış durumdayım. ve Ararken hala “Senfoni Rock” dinliyorum. Huyum değişmedi sadece ufkum açıldı. Artık sebep sonuç ilişkisi kurabiliyorum ve unutmayın ki, zaten Alışmış kudurmuştan beterdir. Bu bir atasözü değil. Bu Evrenin yasasıdır.

Sonunda boğulmakta var. Ancak; Hakikati Ararken Boğulmak, çaresizce Yaşarken boğulmaktan iyidir. Yaşamın Sonunda zaten kesin boğulma var.

Eğer samimi isen Risk sıfır.

Öyle değil mi?

Sevgiler 🙂

Daha Fazla Göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu